BİRLİKTE YOK EDİYORUZ! BİRLİKTE YOK OLUYORUZ!

Gördüğüm ve hissettiğim lüzum üzerine...

Her geçen yıl gelişen teknoloji ve de ay gibi geçen seneler...

Ve bu hızlı değişimin eşiğinde, çağı canhıraş koşarcasına yakalamaya çalışan insan...

Aileler, çocuklarına daha güzel bir gelecek kurma hayali ile hayat mücadelesi mengenesinde vardiya dişlileriyle ömürlerini tüketirken farkında olmadıkları ve de muhtemelen bir daha asla geri dönemeyecekleri bir şeyi çok ama çok hızlı bir şekilde kaybediyorlar...

Çocuklarını.

Anne 4-12, baba 12-8 vardiyalarında ekonomik cenderenin içerisinde mücadelesini verirken çocuk ise geleceğini kurtarma hayaliyle 8-4 vardiyasında çalışırcasına en verimli çağlarını yitirmekte.

Öyle bir mücadele ki bu herkesin amacı bir.

Lakin mücadele ettikleri şeyin aslında çoktan onları yendiğini görmeden mücadelelerine devam etmekteler.

Sonrası mı?

Hemen hemen her gün üç yabancının bir evde birbirlerini ilk kez görmüşçesine, zaman geçtikçe olan tartışmaları ve de sonrasında aile kavgaları...

...

Birbirini ve de evlatlarını tanımayan aileler!

Çocuğun derdini anne bilmiyor,

Annenin derdini baba bilmiyor,

Babanın derdini çocuk bilmiyor...

Velhasıl bir aile düşünün. Ama o ailede hiç kimse birbirinin derdini, sıkıntısını bilmiyor.

Anne ve baba zaten kendi ömürlerinden çoktan vazgeçmiş oluyorlar.

Onlar için yegane bir gaye var:

Çocuklarının hayatı ve geleceği...

Hal böyle olurken çocuklarının hemen hemen hiçbir derdini, sıkıntısını bilmeyen aileler en ufak bir sıkıntıda "psikiyatri" kapısını aşındırmaya başlıyorlar.

Tabii ki bu sıkıntıların çoğunluğu ilk olarak okulda başlıyor.

Veli öğretmene çocuğunun durumunu soruyor ve öğretmenimiz ise "dikkat eksikliği var" yahut "çok hiperaktif sanki psikoloğa veya psikiyatriste gitmeyi düşündünüz mü " diye cevap verdiği an akla karpuz kabuğu düşüyor.

Lakin hiçbir kimse acaba bu çocuğun bizden kaynaklı bir sorunu olabilir mi?

Anne ile babasının evdeki hâl ve hareketlerinden kaynaklı bir şey olabilir mi?

Yahut en önemlisi de bu çocuğun bu derse gerçekten bir eğiliminin olmama durumu var mı?

Diye düşünmüyor.

Çünkü bu çocuk bir sınava girecek dolayısıyla onun herhangi bir derse ilgisizliği vs. asla ama asla olamaz.

Olması dahi düşünülemez!

Çocuğunun kafasında olan ve onu günden güne kemiren sorunlarının olup olmamasını öğrenmeye çalışmayan, akıl dünyasında yaşadığı yoğun trafiği görmeye, incelemeye, çözmeye çalışmaya çalışmayan hatta ve hatta bu da yetmezmiş gibi böyle bir sorunun olabileceğini bile düşünmeyen bir kör kuyu oluşuyor.

Ardından eş, dost tavsiye sebebiyle "hap" peşinde koşmaya başlanıyor.

(Zaten raporlara bakarsanız üç beş yılda bu tarz ilaç kullanımının %70 lere kadar artış gösterdiğini de görebilirsiniz.)

Bir yandan antidepresan diğer yandan dikkat eksikliği ve hiperaktif bozukluğu sebebiyle kullanılan psikolojik ilaçlar.

Yasal, legal, reçeteli metamfetamin...

...

Bizler, yetişkinler olarak kafamız dalgınken yahut herhangi bir sıkıntıya takılı kaldığımızda nasıl hayat standartlarımızı düşürüyorsak, unutmamalıyız ki bu durum evlatlarımız için de geçerlidir.

Bizler nasıl hayat standartlarımızı artırmak için ilk olarak sıkıntılarımızı halletmeye çalışıyorsak, çocuklarımız için de aynı mücadeleyi vermeliyiz.

...

Bir ateşin içerisinde çocuğumuzun yandığını görürsek ilk olarak ateşten kurtarmaya, yahut ateşi söndürmeye mi çalışırız?

Yoksa çocuğumuz ateşte yanarken eczaneye koşup yanık kremi almaya mı gideriz?

İşte anlatmaya çalıştığım, ve de hemen hemen hepimizin yaptığı en büyük hata tam olarak bu.

...

Bizler, öğrencimizin sınavda başarılı olması için bile aslında doktor yahut psikiyatrist öncülüğünde alınması gereken bu ilaçları, yani tedavi amacı ile kullanılması gerek bu ilaçları maalesef ama maalesef "doping" niyetiyle evlatlarımıza veriyoruz.

Unutmamalıyız ki yan etkisi olmayan tek ilaç kullanılmayan ilaçtır.

Örneğin; gençlerimiz arasında yoğun bir şekilde kullanılan söz konusu ilacın yan etkilerine bakacak olursak merkezi sinir sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi, üreme sistemi, kas ve iskelet sistemi gibi hemen hemen her hücresinde bir yan etkiye sebep olabiliyor.

İşte bu ilaçlar doktor eşliğinde kullanıldığında bir tedavi aracı olurken eş, dost tavsiyesiyle kullanıldığında ise daha da büyük sorunlara sebep olabiliyor.

...

Günden güne kullanım artıyor...

Ve kullanım arttıkça bilhassa gençlerimizin sosyal ilişkileri çağın gelişiminden çok daha hızlı bir şekilde bozuluyor.

Eczanelerde tezgahtan en uzak yerlere konulan psikolojik ilaçlar tezgahlara en yakın yerlere getirilirken diğer yandan gençlerimiz ile gelecekleri arasındaki uzaklık gitgide artıyor.

Hatta ve hatta bir daha gelecekleri ile yakınlaşması imkansız hale gelecek şekilde uçurumlar oluşuyor yahut oluşturuluyor.

...

Ey kıymetli ebeveynler!

Kısacası çocuklarınızda dalgınlık varsa ailedeki konumunuza bakınız.

Çocuklarınız durup dururken aniden sinirlenip sizlere karşı aşırı agresif tavırlarla hareket ediyorsa bir hafta içerisinde kaç kez tüm aile kahvaltıyı birlikte yaptığınızı kontrol edin. Kaç aksam yemeğinde birbirinizin derdini, sıkıntısını dinleyerek, muhabbet ederek hep bir arada yemek yediğinizi kontrol edin.

Velhasıl çocuklarımızda, öğrencilerimizde bulmaya çalıştığımız sorunlar yerine ilk olarak anne-baba ilişkimizi, öğretmen davranışımızı gözden geçirelim.

Çocuğumuzun yahut öğrencimizin okul içerisinde, arkadaşları arasında çok "asosyal" olduğunu görüp ve bunu direkt bir sorun teşkil edecek şekilde yorumlamak yerine acaba bir "akran zorbalığı" na mı kurban edilmekte diye düşünmeliyiz.

...

Şunu unutmamalıyız ki;

Stres, kaygı, umutsuzluk gibi durumlar aşırı bulaşıcıdır.

Bu durumlar evladımızda yahut öğrencimizde varsa ilk olarak kendimizi kontrol etmeliyiz