BÜYÜKLERİMİZDEN İSTEĞİMİZ: SON ARZUMUZ OLMASIN

Hepimiz, iki gün önce İstanbul Fatih surları üzerinde vahşice yaşanılan bir olayla karşılaştık.

Uyuşturucu kullandığı söylenen, defalarca kez psikolojik tedavi gören bir kişi önce eski kız arkadaşını öldürüyor ardından yarım saat geçmeden surların üzerinde sevgilisi olduğu iddia edilen kızı gözünü kırpmadan öldürüyor.

Ardından kız arkadaşının cansız bedenini vahşice parçalara ayırarak bazı parçaları surlardan aşağı atıyor.

...

Ve en sonunda kendisi de surlardan atlayarak intihar ediyor.

...

Geldiğimiz noktada görüyoruz ki; madde bağımlılığı, gençlerimiz arasında korkunç derecede hüküm sürmekte.

Ve de belli ki ülkemizin karşı karşıya kaldığı en büyük sorun gençlerimizin madde bağımlılığı girdabında yok olmasıdır.

Siyasetin, devlet aklının, akademinin, bürokrasinin, adaletin, sosyal medyanın, yayıncı kuruluşların herkesin ama herkesin ilk vazifesi muhakkak ki ülkemizin geleceği olan gençlerimizi bu madde bağımlılığı girdabından kurtarmaktır!

Daha da önemlisi bu madde bağımlılığı girdabını çok hızlı bir şekilde yok etmektir.

...

Gençlerimiz, maalesef küresel medya zincirinin dişlileri arasında sessiz sessiz yok edilmekte.

Nasıl mı?

Bir gençliği yok etmek istiyorsanız önce onları "özel ve farklı" kılmalısınız.

Onların kendi ailelerinden daha gelişmiş olduğunu, onları kendi ailelerinden daha zeki, daha donanımlı olduklarını hatta ve hatta ailelerinin onların gözünde "cahil" ler kümesi olduklarına inandırmalısınız.

Buna inandıkları vakit ailelerinden yavaş yavaş uzaklaşacaklardır.

Anne ve baba, zaten ekonomik endişe sebebiyle vardiyalı şekilde hayatlarını yok etmenin eşiğinde sabahlamaktadır.

Dolayısıyla evladının ondan uzaklaşma durumundan kimi zaman maalesef habersizdir.

Çünkü anne ve baba için tek bir şey vardır aklında. Ekonomik cenderenin içerisinde hayatta kalmak.

Hal böyleyken evlatlarının, ciğerparelerinin ellerinden kaymasına da engel olmayacaklardır.

Ailelerinden uzaklaşan gençler için senaryoda ikinci adıma geçilmiştir artık.

Sosyal medya ve arkadaş ortamlarında "ben farklıyım" dedirtecek kadar yeni müzik, yeni film, yeni moda hatta ve hatta emojilerle süslenmiş yeni bir alfabe oluşturulur.

Böylece evlatlarımız için kusursuz tasarlanmış distopik bir yaşam onların hizmetine sunulmuş olur.

Senaryonun üçüncü perdesinde ise umutsuz bir gelecek, saygısız ve sevgisiz bir yaşam tarzının içerisinde benliğini yitirmiş bir "evlat" ...

Ya sadece kendisinin yahut etrafındaki arkadaşlarının, dostlarının, sevdiklerinin de canlarına kıyarak yaşama son verir...

Senaryonun son perdesinde ise binlerce yitirilmiş gençlik, binlerce yitirilmiş gelecek ve de kaybolmuş geleceklerin omuzlarından yükselmeye çalışan bir ülke...

...

Hiçbir şey ama yaşadığımız hiçbir şey bir anda olmadı.

Yaklaşık çeyrek asırdır en çok okunan kitaplara bakarsanız, en çok izlenen videolara bakarsanız, en çok takip edilen sosyal medya hesaplarına bakarsanız zaten bu çürümüşlüğün nasıl başladığını, nereden meydana geldiğini çok rahat kavrayabilirsiniz.

Gençlerimiz arasında distopik filmlerin, distopik kitapların nasıl ve ne zaman bir anda merkeze alındığına bakarsanız çok basit bir şekilde anlayacaksınız.

1940’larda yazılmış kitapların 90'lardan itibaren sanki çok çok yeni yazılmışçasına hemen hemen her öğretmen tarafından öğrencilere "bunu kesin okumalısın" diyerek tavsiye edildiği dönemlere bakarsanız anlayacaksınız.

Aileler arasında aile kavramının nasıl yok edildiğine bakarsanız anlayacaksınız.

Hiç kimsenin derdinin hakikat olmadığını, sade ve sadece menfaat ve kendi tarafının galip gelmesinin önemli olduğunu görünce anlayacaksınız.

...

İşte bu denli önemlidir gençlerimiz arasında uyuşturucu ve madde bağımlılığı. Önce gençleri birey olarak ağına düşüren bu tehlike, zamanla aileleri, toplumları ve en sonunda bir milleti içten içe çürütme gücüne sahiptir.

Gençlerimizin, ailelerinden uzaklaşarak girdiği efsunlu, şatafatlı vadi, zamanla gençlerimizi adeta bir köle haline getirerek pırıl pırıl olarak aldığı bu eşsiz güzellikleri adeta mankurtlaşmış, robotlaşmış bireyler olarak toplumun içerisine atıverir.

...

Peki bizler ne yapmalıyız?

Çocuklarımız için, geleceğimiz için, millî güvenliğimiz ve millî varlığımız için uyuşturucu ve uyarıcı maddelere karşı tereddütsüz ve tavizsiz mücadele etmek zorundayız.

Çünkü özellikle gençlerimiz arasında yer alan "madde bağımlılığı " konusu başlı başına bir "MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR."

Bu sorunu öncelemeyen hiçbir siyaset ayakta kalmamalıdır.

Bu sorunu öncelemeyen hiçbir siyasetçi koltuklarında oturmamalıdır.

Bu sorunu öncelemeyen hiçbir eğitimci "ben öğretmenim " dememelidir.

Bu sorunu öncelemeyen hiçbir medya kuruluşu "ben haberciyim" dememelidir.

...

Zaman, birçok alanda yapılması gerektiği gibi bizzat bu alanda da seferberlik ilan etme zamanıdır.

Artık tek bir gencimizi bile narko-terör şer ittifaklarına, küresel uyuşturucu baronlarına feda etmemeliyiz.

Etmeyeceğiz de.

...

Ülke genelinde bahsettiğimiz bu sorunla alakalı muhakkak bilhassa bölgemiz de yaralı maalesef.

Öncelikle şahit oluyoruz ki hemen hemen her gün ilçemizde yahut ilimizde uyuşturucu satıcılarına yönelik operasyonlar yapılmakta. Tüm emniyet güçlerimize ayrıca teşekkür ediyorum.

...

Sayın kaymakamımızdan,

Sayın ilçe emniyet müdürümüzden,

Sayın belediye başkanımızdan,

Sayın ilçe milli eğitim müdürümüzden,

Tüm partilerin ilçe başkanlarından,

Tüm medya kuruluşlarından ve de tüm sivil toplum örgütlerinden bir öğretmen olarak acizane bir isteğim olacaktır.

Lütfen ama lütfen sizlerin öncülüğünde şehrimiz genelinde uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusunda gelin bir seferberlik ilan edelim.

Bu milli güvenlik sorununu ilk olarak kendi kapımızı süpürerek bertaraf etmeye çalışalım.

En azından kentimize karşı, geleceğimiz olan gençlerimize karşı bir sorumluluğu yerine getirmiş oluruz.

Aksi halde hepimiz bu girdapta boğulacağız!

...

Sağlıcakla kalın