HEP O SARI ÖKÜZ Y  Ü  Z  Ü  N  D  E  N

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde.

Develer tellal iken, pireler berber iken..

Uzak mı uzak bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış.

Gel gör ki civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazmış onları.

Hemen hemen her gün saldırırlarmış sürüye.

Lakin..

Öküzler yan yana durdular mı yenilmez olurmuş.

Her saldırıyı hiçbir zarar almadan engeller ve de aslanları defederlermiş.

Günler geçtikçe korkmuş aslanlar bu öküz sürüsünden.

Oturmuşlar toplantı yapmışlar. Sırayla herkes bir bir anlatmış sıkıntıları.

Öküz sürüsünün bu denli düzenli hareket etmeleri neticesinde aslanlar artık açlık sınırının kıyısına gelmişler.

Gdelim demişler başka otlaklara.

Bize bu diyarı terk etmek düşer.

Etrafı bir anda sessizlik kaplamış.

Derken bir aslanın sesiyle dağılmış sessizlik bulutları.

"Durun durun. Hiçbir yere gitmiyoruz.

Beni bekleyin.

Sakın benden habersiz bir harekette bulunmayın" diyerek beyaz bayrağı almış,varmış öküzlerin yanına:

"Pek kıymetli öküz efendiler" demiş.

"Kabul, size defalarca saldırdık.

Biliyor musunuz neden saldırdık?

Hep o sarı öküz yüzünden. Rengi o kadar çok farklı ki, gözümüz kamaşıyor, aklımız başımızdan gidiyor.

Sizinle bir sorunumuz yok.

verin sarı öküzü, bitsin bu mevzu!"

diyerek ilk fitne tohumunu ateşlemiş öküz sürüsü içerisine.

Öküzler uzun uzun düşündükten sonra tamam demişler bu teklife.

Zavallım sarı öküzü teslim etmişler aslan birliğine.

Günler günleri kovalamış, sürüye saldıran olmamış. Neden sonra kurnaz aslan tekrar belirmiş tepe başında.

"Gördünüz" demiş ne yakına geldik ne de size rahatsızlık verdik...

Pek uysal milletiz vesselam.

Lakin tekrardan var bir derdimiz:

Sizin şu uzun kuyruk..

Çok canımızı sıkıyor.

Verin uzun kuyruğu, getirelim huzuru..

Boz öküz, sürünün önde gelenleriyle istişare etmiş. Bütün sürünün selameti için bir öküz..

Verelim gitsin demişler.

Demişler demesine ama bu hikaye burada bitmemiş tabiki

Sarı öküz, uzun kuyruk, benekli derken bir bir azalmış öküzler.

Aslanlar küstahlaşmış.

Artık sebep bile göstermiyorlarmış:

Verin şu öküzü, yoksa karışmayız...

Zavallı öküzlerin hayır diyecek, karşı koyacak gücü kalmamış. Son kalanlardan biri sormuş boz öküze:

- ne oldu bize?

Aslanlar karşısında ne kadar güçlüydük..

Bu savaşı ne zaman kaybettik?

Boz öküzün sesi titremiş:

"Biz, bu savaşı sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik."

İşte velhasıl bizler ilk sarı öküzü vererek başladık kaybetmeye.

Adalette

Eğitimde

Ekonomide

Sağlıkta

kimisinde sarı öküz, kimisinde uzun kuyruk, kimisinde de benekli ye kadar kurban verdik aslanlara.

"Uyuşturucu işi olacak ama Türkiye pazarına girmeyecek. Buradan sadece yurt dışına gidecek." denilerek bu mecradaki sarı öküzümüzü bu teklifi belki de kabul ederek kurban verdik.

İşte o zamandan bu zamana gençlerimizin binbir türlü kimyasal zehirlerle zehirlenmelerine sebep olmuş olduk.

"Geniş aile de neymiş? Asıl mesele çekirdek ailedir" diyerek bu mecrada da dede,nine gibi kişileri aile yaşam kültürümüzden çıkararak bu alandaki sarı öküzümüzü de kurban vermiş olduk.

Şimdi ise metrekarelik ölçüleri düşürülen 1+1 evlere sığdırılarak uzun kuyruk, benekli gibileri kurban etme derdindeyiz.

İlk ahlaksızlığa,

İlk tacize,

İlk çocuk istismarı olayına, sesimizi çıkarmayarak, belki de "aman bana ne" diyerek bu mecradaki toplumsal refleks adlı sarı öküzümüzü de kurban verdik.

Özgecan'lar,

Özgecan gibi nice öncesi.

Leyla'lar,

Narin'ler...

Bu mecrada belli ki ne uzun kuyruk kaldı ne benekli ne siyahlısı ne de beyazı.

Hemen hemen hepsi kurban verildi belki de.

...

Velhasıl işte böyle böyle "aman bir şey olmaz" diyerek verdik sarı öküzleri. Domino etkisi gibi devamı geldi bu kurban edilişlerin.

...

Bu işin sonu mu?

Ya tekrardan sırt sırta verilecek.

Ya da herkes sırasını bekleyecek.