Sorumluluk

Aile dizilimi yapmayı ilk gördüğümde bu da ne ki şaşkınlığını gizleyemedim. Üzerimden atmakta tam tamına iki günümü aldı.

Danışan bir genç kızdı ve yolunda gitmeyen duygusal ilişkilerindeki çıkmazı aşmak üzere dersimizdeki yerini almıştı.

Başından geçenleri anne, baba, yüksek benliği, bilinçaltı stratejisini temsil ve erkek arkadaşını “Helinger Alanı” içinde canlandırma yaparak konuşturmaya başlandı.

Sahne içinde konuşmalar ilerledikçe danışanın göz ifadelerini büyük bir dikkatle izliyorum.

Başlangıçta en başta erkek arkadaşları olmak üzere herkesi suçlayan ifade, giderek her bir suçlamasındaki kendi payına düşen yaptıkları ya da yapması gerekip de yapamadıklarını bir bir ortaya döküyor saklanacak yer bulamaz hale gelen kaçamak bakışlara dönüşüyor.

Ta ki hocamızın tüm bu tiyatroyu kendinin oluşturduğunu bunu da ilişkide payına düşen sorumluluğu almadığını ortaya koyan birebir davranışını sergileyinceye kadar.

Gerçeğiyle yüzleştiğindeki açılan gözleri, içinden yükselen evet tam da bu yüzden yürüyemiyorum ifadesiyle sorumluluğunu alarak egosunun süngüsünü düşürmüş bakışına kitleniyor.

Derin , yorgun bir o kadar da yumuşak kendini sarıp sarmalayan bakışa…

Bir çok aile diziliminde danışan, konu, sebep değişiyor. Ancak bakışlardaki sahteliğin giderek vakurlu tonu alması değişmiyor.

Bu tüm bunlar egonun sürekli kendinin dışında olanlara takılı olmasını da öyle net açıklıyor ki…

En çok elimizden kaçıp giden kendini bir kez yakalama fırsatı bulduğunda geri dönüşmez yola girmenin sorumluluğunu sadece omuzlarına değil tüm varlığına tatlıca giydiriyor.

Doğal olarak bu sorumluluk gösterilen çaba, azim ve eylem planı ile insanlık alemini kuşatıncaya kadar yol alıyor.

Haftaya görüşmek üzere iyi günler diliyorum