“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir”
Peygamber efendimizin, haksızlık karşısında, zulüm karşısında velhasıl kötü ve kötülüğe dair her ne olursa olsun bizler için takip etmemiz gereken kılavuz gibi bir hadisi ile başlamak istedim.
Son zamanlarda o kadar çok vahşete, zulümle karşı karşıya geliyoruz ki yazmaya kalksak inanın binlerce sayfa dolacaktır.
Daha çok çok yeni gerçekleşen birkaç olayı kısaca paylaşacak olursak;
Tekirdağ'da daha 2 yaşında istismara uğrayarak vefat eden kız evladımız Sıla bebek,
Diyarbakır'da katledilen Narin kızımız
Şehadete uğurladığımız Şeyda polisimiz,
Ülkemizin dört bir yanında taciz ve tecavüz skandallarının gölgesinde yitirdiğimiz nice evladımız, nice hanım kardeşimiz...
Hani şair diyor ya "ben bu çağdan nefret ettim" diye. İşte...
Tam da bu noktadayız.
O kadar çok şeyi kaybettik ki
O kadar şeye duyarsız kalmaya başladık ki
Bu çağ bizlerden çok şeyi aldı
Örtündüğümüz bütün her şeyi bir anda değil yavaş yavaş sıyırdı vücudumuzdan.
Ne vicdan bıraktı
Ne insaf
Ne merhamet
Ne de "asıl ve soylu bir öfke"
...
Nerede bir şey olsa hemen herkes insanlığı unutarak sade ve sadece "siyasi" bir mecrada öfkesini kusmakta.
Kimisi vefat eden yavrularımızın üzerinden siyasi rant edebilme uğruna tepinirken kimisi de zaten çoktan sırtını dönmüş oluyor.
...
Kızlarımız ölüyor!
Kadınlarımız ölüyor!
Evlatlarımız ölüyor!
"Yenidoğan" biriciğimiz,
Kokusuna doyamadığım bebeklerimiz ölüyor!
Biz ne yapıyoruz?
...
Hani şairin dediği gibi;
"Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, ya MUHAMMED?
Yeryüzünde, riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor..
Diller, sayfalar, satırlar
"Ebu Leheb öldü"diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!"
Evet Ebu Cehil yaşıyor!
Ebu Leheb yaşıyor!
Çağ asıl "cehalet devrini" yaşıyor!
Kız çocuklarımız diri diri toprağa gömülüyor!
Adalet, belki de sadece analarımızın duaya kalkan ellerinden yükseliyor.
...
Parası olanın daha iyi sağlık hizmeti alabilmesi için oluşturulan özel hastanelerin bu denli denetimsizliği, takip edilmemesi, edilememesi ve de müthiş derecede "ticarethaneye" dönüştürülerek SGK'yi soyması yüreğimizi yakıyor.
Suç sayısında 40'lara karışanların içimizde ellerini kollarını sallayarak gezmeleri, ardından başka suç işlemeleri yüreğimizi yakıyor.
Bu denli, bu sayıda illegal örgütün fütursuzca hareket etmeleri, evlatlarımızı tuzaklarına düşürerek onları adeta "canlı bomba" gibi kullanmaları yüreğimizi yakıyor.
Caydırıcı cezaların yetersizliği yüreğimizi yakıyor.
Teröre bulaşmış kişilerin doktor olarak görev yaptığı yerlerde evlatlarımızın canlarına göz dikmeleri yüreğimizi yakıyor.
...
Tüm bu yüreğimizi yakan durumlar için elini taşın altına koyarak gecesini gündüzüne katan emniyet güçlerimizden sağlık çalışanlarımıza.
Adalet bekçilerimizden bürokrasimizdeki kahramanlarımıza teşekkürü bir borç bilirim.
Allah hepsinden razı olsun.