İstanbul Sarıyer’de Sevimli Sokak’ta üç katlı restore edilerek modern yapısına ulaşan Kuantum Yaşam Merkezinde gün içinde ilerleyen saatlerde haraketlilikte giderek artıyordu.
Eğitim grubu olarak, not alınan teknikleri uygulama aşamasına geçtik.
Oku; insanı oku.
Tanım o kadar bilindik olduğu halde, karşımızdaki arkadaşımızın yaşadığı bir olayı anlatırken; mimiklerini; gözlerini kısarak uzaklara bakması, nefes alışverişinin sıklaşması, renginin sararması, ses tonunun incelerek tınısının işaret ettiği gizem, el-kol hareketleri gibi detayları gözlemleyerek cümlelere dökmek yaşamın izlerini bütün püfleri ile tespit etmekti.
Hiç böylesi bir konu başlığını objektif olarak değerlendirmediğimi fark ettim.
Kendi açımdan bir iki detayla kendimce olan yorum, bu şekilde yapılınca bana geniş çaplı bilgiyle kendimin dışına çıkarak gözlem yapma fırsatı getirdi.
Ben hem arkadaşımın duygu geçişlerini tanımlarken hem de kendimde incelemeye yeni bağlantıların nasıl işlediğini görme zenginliğini katmıştım.
Tolstoy ya da Dostoyevski’nin romanlarının satırları lezzetini hissettiren harika bir çalışmaydı.
Kendimin renkli yaşamı bana öyle geliyormuş. Bir çalışma duygu renklerini, işletimini, yansımalarını kattığında yeni renkleri de görüş alanıma ekleyiverdi.
Repertuar iç içe geçen hologramlar halinde genişliyor.
Kalıcı, etkin kılmak İçin daha çok yargısız gözlem yapmayı arttırmalıyım.
Yargılamaktan çok anlamaya başladığımı fark ediyorum.
Bir o kadar da aslında kendimi yargılamayı bırakıp özgürleştirdiğimi, karşımdakini okuduğumu zannederken kendimi okuduğumu sevinerek fark ediyorum. Kendimi ne çok yalnız bırakmışım. Canım kendim.
İçimdeki kendime sağlam adımlarla yürümeye götüren “oku” çalışmasına minnettar olarak günü tamamlıyorum.
Haftaya da Yaşam Merkezindeki iç içe geçen çalışmaları anlatmak üzere kalın sağlıcakla.