Türkiye’nin gündemi her zamanki gibi yine dopdolu: döviz kuru, erken seçim hesapları, meclis kavgaları, protestolar, yeni anayasa tartışmaları...

Fakat tüm bu büyük meselelerin arasında, bir türlü çözülemeyen ama çözülmediği sürece insanı şekilden şekile sokan meseleler de var.

Mesela Çerkezköy’deki yollar gibi.

Evet, yol.

Bildiğiniz asfalt.

Gerçi “asfalt” demek ne kadar doğru olur bilinmez.

Çünkü bazı cadde ve sokaklarda yol değil, adeta Ay yüzeyi var.

...

Yollar yamalı bohça gibi.

Bir çukurdan kurtulup oh dediğiniz an başka bir çukura yakalanıp sanayiye "merhaba" diyebiliyorsun.

Eee hal böyleyken belediye de hayır duasını almadan başlamıyor güne malum.

...

Espri bir yana, bu yollar her şeyden de öte yaşam kalitesini de düşürüyor.

Çerkezköy gibi sanayisiyle öne çıkan, sürekli göç alan bir ilçeye bu yollar gerçekten yakışmıyor.

Ve herkes bunun farkında.

Ama maalesef hal bu!

Hadi yollar bozuk, bir de üstüne trafik çilesi var.

...

Trafik dedik mi Çerkezköy’de akan tek şey sabır. Hele bir de Altıyol Kavşağı’ndan geçecekseniz, Allah yardımcınız olsun.

Zaten orası kavşaktan çok, sabır testi merkezi.

...

Caddelerde zaten minibüsler istedikleri yerde yolcu alıp indiriyor, özel araçlar ikinci sıra parkla meydanı düğün yerine çeviriyor.

Bu arada acil durumlarda ambulansın geçişi...

Geçsin de görelim.

Müthiş bir kaotik ortam...

Bundan beş yıl sonra on yıl sonra ne olacak düşünemiyorum bile.

Ve tabii ki sular...

Çerkezköy’de musluktan akan suyun rengi, bazen öyle “şeffaf” falan değil.

Vatandaş sosyal medyada paylaşıyor: “Çay mı bu, su mu belli değil.”

Şaka değil kesinlikle!

Gerçekten kahverengimsi su örnekleri dolaşıyor ortalıkta.

Tabii farklı farklı mahallelerde su rengi farklılaşabiliyor.

Hal böyle iken içme suyunun kalitesine dair endişeler her geçen gün artıyor.

İnsana “duş alayım mı, yoksa daha mı kirlenirim” dedirten bir tablo maalesef.

Bir de su borusu patlakları var ki, o da başka bir facia.

Mahalleler günlerce susuz kalıyor.

Yetmiyor tam yapıldı derken iki gün sonra tekrar bir patlak,

Ardından tekrar su kesintisi...

Eee sonra vatandaş malum illallah ediyor!

Üstelik bazen patlayan boruların onarımı günlerce sürüyor.

E, haliyle insanlar da sosyal medyada yetkililere sesleniyor: “Su sorunu orta çağda bile bu kadar sürmemişti.”

...

Muhtarlar, STK’lar, vatandaşlar…

Herkes konuşuyor.

Peki çözüm?

Ah o çözüm...

O hâlâ dere kenarında balık tutuyor, gelmek bilmedi.

...

Bakın, ekonomide sıkıntı olabilir.

Dolar fırlayabilir.

Mecliste kavgalar, ekranlarda polemikler hiç eksik olmayabilir.

Olmuyor da zaten.

Hiçbir şey bulamazlarsa bile meclis lokantasında ete gelen zammı tartışıp kavga edebiliyorlar.

İşte bu saydığım tüm olayların gerçekçiliği bizim ilçemizde yaşadığımız sorunları görmezden gelinmesine sebep olamaz!

Tüm bunlar Çerkezköy’deki asfaltın çatlağını kapatmaz.

Yolların çukurları doldurmaz.

Kışın çamuru, yazın tozu yok etmez.

Musluktan akan suyu berraklaştırmaz.

Altıyol Kavşağı’ndaki trafiği çözmez.

...

İlçenin sokaklarında yürüyen vatandaş için "büyük siyaset" değil, "küçük ama hayatı doğrudan etkileyen meseleler" önemlidir.

Yani yol düz mü, su temiz mi, trafik akıyor mu?

Sandıkta da buna göre oy verir.

Buna göre oy vermelidir.

Yerel yönetimler şunu unutmamalı:

Vatandaşın sabrı, bozuk yol gibi bir süre sonra çökebilir.

Çerkezköy halkı hizmet bekliyor.

Beklemekten yoruldu, artık görmek istiyor.

Çünkü bu kent sanayide ilerliyor olabilir, ama yaşam kalitesi yerinde sayıyor.

Ve halk artık biliyor:

Yol bozuksa, sistem de bozuk demektir.

Kısacası; genel siyasetin gürültüsünde yerel halkın feryadı kaybolmamalıdır.

Çünkü insanlar Ankara'dan önce kaldırımındaki çukuru görüyor.

Engelli yollarının gerçekten engelli olduğunu görüyor.

Hemen hemen her gün yaşadığı park sorununu görüyor.

Sokağına çıktığı an çamur ve çukuru görüyor.

Kırk yamalı bohçaya dönen asfalt yolu görüyor.

Kalitesiz suyu, zehirli havayı görüyor.

...

Ne diyelim görmeyenlerin de görmesi dileğiyle...