Hikaye bu ya; günün birinde, bir köyde Mahmut adında biri varmış.
Mahmut, dedesinden kalan büyük mirasla köyün en zengin adamı olmuştu. Çalışmaya gerek görmeden sabahları kahvaltısını bahçede yapar, öğleden sonraları kahvede okey oynar, akşamları da mangal partileri düzenlermiş.
“Para kazanmak mı?
O da neymiş!” diye gülerek konuşurmuş. Ne var ki zamanla miras suyunu çekmeye başlar.
Önce arabayı satmış, sonra evi ipotek ettirmiş.
Ama harcamalarına hiç ara vermemiş.
“Bir şekilde döner bu işler” diyerek en son kahvede çay ısmarlayacak parası bile kalmadığında, köydeki fırına veresiye ekmek almaya gitmiş.
Fırıncı Mehmet gülerek, “Mahmut, sen bu ekmeği yerken bari tarlaya git, çalış, biraz kazanç sağla!” demiş.
Mahmut omuz silkerek, “Ben çalışmam, dedem çalışmış zaten!” diye cevap vermiş. O sırada fırının önünde duran yaşlı Hasan amca lafa girmiş.
“Oğlum, evladım şunu bil ki; hazıra dağ dayanmaz! Dedenden kalan ekmeği yedin, şimdi hamuru yoğurma vakti!”
Mahmut başını kaşıyıp gülmüş ama akşam eve döndüğünde mangal kömürünün bile bittiğini fark edince, ertesi sabah kendisini pazarda soğan satarken bulmuş.
...
Öncelikle başta ilçemiz olmak üzere ülkemizdeki tam 1401 (bin dört yüz bir) belediye için büyük harflerle haykırıyorum:
Literatürde ÜRETEN BELEDİYECİLİK denen bir şey var.
Hani bir türkü vardı ya;
"Orda bir köy var uzakta" diye.
İşte orda bir yerlerde "üreten belediyecilik" denen bir şey var.
Görmesek de,
Faydalanmasak da var!
Peki nedir bu üreten belediyecilik?
Bilmeyenler,
Bilse de yapmayanlar için tekrar hatırlatalım.
Üreten belediyecilik demek belediyelerin kendi kaynaklarını kullanarak üretim
yapması, istihdam oluşturması ve yerel ekonomiyi güçlendirmesi anlamına gelir.
Peki neler mi yapabilir?
Kooperatifler kurabilir mesela.
Kadın, genç ve çiftçi kooperatifleri kurarak yerel üretimi teşvik edebilir. Ve kurulan bu kooperatiflere eğitim, pazarlama ve finansal destek sağlayabilir.
Belediye seraları ve tarımsal üretim alanları oluşturabilir mesela.
Belediyeye ait boş arazilerde tarıma dair ekim yapılabilir. Merve-sebze yahut tahıl üretimi gerçekleştirilebilir. Hatta belediyeye ait araziler satılmışsa bile bölgedeki ekilmeyen arazilerin sahipleriyle anlaşarak, hazine arazileri kullanılarak aynı şekilde üretim gerçekleştirilebilir.
Seralar kurarak da ortak bir iş disiplini çerçevesinde tüm bunlar yapılabilir.
Üretilen ürünler ise halk pazarlarında yahut belediyeler bünyesinde açılabilecek "halk marketlerinde" uygun fiyatla satılabilir.
Kendi gıda ve temizlik ürünlerini üretebilir mesela.
Belediyeler, ekmek fabrikaları, süt ürünleri tesisleri gibi üretim birimleri kurabilir.
Bu tesisler kurulurken bir yandan bölgedeki çiftçilerle anlaşma sağlarken diğer yandan belediyeler kendi üretim tesislerini oluşturarak ürettikleri ürünleri yani halk ekmek, süt, temizlik malzemeleri gibi ürünleri uygun fiyatla vatandaşlara sunabilir.
Hatta kurulan tesislerde mesela diyelim ki bir un fabrikası kuruldu belediye bünyesinde.
Burada belediyenin ektiği tarlalardan toplanan buğday gibi ürünler, belediye bünyesinde una çevrilerek bölgedeki fırınlara daha uygun fiyata satılabilir. Böylece bölgedeki fırıncılar düşen maliyet sebebi ile ekmekleri daha uygun fiyat ile halkla buluşturabilirler.
Ayrıca halk ekmek gibi tesislerde de maliyetler düşerek belediye zarar noktasından kâr konumuna getirilebilir.
Yani hem fırıncılar, hem halk hem de belediye zarar görmeden çok profesyonel bir merkezde buluşmuş olurlar.
Enerji üretimi ve yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılabilir mesela.
Güneş ve rüzgâr enerjisi santralleri kurularak belediyenin elektrik ihtiyacı karşılanabilir.
Sokak lambaları ve belediye binalarında yenilenebilir enerji kullanılabilir.
Örneğin minibüs durakları gibi noktalar güneş enerji panelleriyle hizmete sunulabilir.
Kurulum maliyetleri yüksek olsa da geleceğe büyük yatırım olacaktır.
Belediye işletmeleri ile istihdam sağlamak gibi hizmetler sunabilir mesela.
Halı dokuma atölyeleri, marangozhaneler, tekstil atölyeleri gibi bilhassa hayatımızın merkezinde yer alan üretim merkezi alanları oluşturulabilir. Buralarda dezavantajlı gruplara iş imkanı sağlanabilir. Mesela bir "glutensiz kafe" oluşturulabilir mesela
Şehir içi ulaşımı belediyenin üretimiyle güçlendirmek olabilir mesela.
Elektrikli otobüs ve bisiklet projelerine yatırım yapılabilir.
Belediye destekli teknoloji ve yazılım üretimi olabilir mesela.
Belediyelere özel yazılımlar, akıllı şehir projeleri yerel yazılımcılarla geliştirilebilir.
Teknoloji kuluçka merkezleri açarak bilhassa ilçemiz gibi sanayii ile özdeşleşmiş ilçelerde destek sağlanabilir.
Yerel üreticileri destekleyen pazarlar açılabilir mesela.
Çiftçi pazarları, el emeği ürün pazarları gibi alanlar oluşturularak üreticilere doğrudan satış imkanı sağlanabilir.
Hatta pazarcı esnafını da çok zor durumda bırakmayacak şekilde belki de ayda bir kez olacak şekilde bu Pazarlar kurulabilir. Ve bölgemizdeki üreticiler kartları ile bu pazarda mallarını satabilirler. Bu hizmet ile üreticiden tüketiciye aracısız bir zincir oluşturulmuş olur.
Küçük esnafı desteklemek için belediye garantörlüğünde satış ağları kurulabilir.
Bu adımlar, belediyelerin hem kendi gelir kaynaklarını artırmasını hem de yerel ekonomiyi güçlendirmesini sağlar. Uygun projeler ile sosyal belediyecilik anlayışı da güçlendirilmiş olur.
Bu hizmetler yapıldığı an halk gerçek bir belediyecilikle tanışmış olacaktır.
Ve belediyeler, bu hizmetlerle beraber tüketen belediyecilikten üreten belediyeciliğe geçiş yaparak "gerçek hizmet" etmiş olurlar.
Velhasıl anlayacağınız belediyeler için hazırda olan ekmeği yeme dönemi bitti.
Artık buğday öğütme, hamur yoğurma vakti.
Ne diyelim,
İnşallah al-sat anlayışından üret-sat anlayışına geçişin olduğu, zararların kapatılması için arazilerin satılmadığı, bir sonraki seçim dönemine belediyenin kasasında para kaldığı dönemleri görebilmek ümidi ile...