Kralın biri bir grup kümes hayvanını huzuruna çağırır. Sarayın aşçısı onlara " hangi sosla yenmek istersiniz?" diye sorar.

Hayvanların içerisinden bir kuş söz isteyerek "ben hiçbir şekilde yenmek istemiyorum" der.

Sarayın aşçısı ise böyle seçeneğin mümkün olmadığını söyleyerek bu sözü hiç söylenmemiş hükmünde sayar.

Yani asıl konu kuşların yenip yenmeyeceği değil.

Asıl konu bu kuşların kralın midesine nasıl girip girmeyeceğidir.

Hatta ve hatta bu kuşların hangi soslar kralın midesine gireceğidir.

Her şey devam ederken zamanla kuşlar, sos seçiminden dolayı kavgaya tutuşur.

Tabi ki bunu gören kral gördüğü manzara karşısında daha da eğlenceli bir hale bürünmüştür.

Kuşlar artık yenip yenmeyeceği konusunu unutmuş ve hangi sosla yenmeleri gerektiğine dair birbirleriyle kavgaya tutuşmuşlardır.

Bu da yetmezmiş gibi içlerindeki sarı kanatlı kuşlar kendilerinin beyaz kanatlı kuşlardan daha üstün olduklarını söylemişlerdir.

Ve derken ikinci tartışmanın konusu da sarı kanatlı kuşların beyaz kanatlı kuşlardan üstün olması konusu olmuştur.

Tüm bu kavga devam ederken ilk konuşan kuşun "ben hiçbir şekilde yenmek istemiyorum" sözü çoktan unutulmuştur.

Kimisi sos kavgası, kimisi üstünlük kavgası güderken kralın aşçısı çoktan ocağı hazırlamıştır.

Sonrası mı?

Bütün kuşlar kralın seçtiği sosla soslanarak afiyetle mideye...

Velhasıl...

Bir talepte bulunuyorsak irade ortaya koymalıyız.

İradesiz talep hiçbir şey ifade etmez.

İlk sözü söyleyen kuşun talebi apaçık en iyi talepti.

Lakin iradesiz bir talep olması sebebiyle diğer kuşlar üzerinde bir etki oluşturmamıştı.

Ayrıca sarı kanatlı kuşlarla beyaz kanatlı kuşlar gibi bizler de birbirimizle kavga edersek sonumuz, birbirimizin elinden değil de bizleri yemek isteyen, yutmak isteyen kişilerin elinden olacaktır.

Bizi kimin yutacağını, kimin bu tartışmaları çıkararak birbirimizle kavga etmemize sebep olduğunu unutmamak gerekir.

Aksi halde bizler birbirimize düştüğümüzde birileri bizleri çoktan yutmuş olacaktır.